28 Ocak 2006

ZAMAN HIZLA AKIP GİDERKEN...

Zaman ne çabuk geçiyor.Daha dün gibi düşündüğüm üniversite hayatıma ait dönemim 14 yıl öncesinde kalmış.Henüz saçlarıma ak düşmedi ama,demek yaşlanmaya doğru bir gidiş başlamış."Yaş 35,ömrün yarısı" demiş ya şair, o yaşlarda bulunmanın hüznü mü desem yoksa ilk gençlik yıllarının insana verdiği o bitmez tükenmez enerjinin nasıl yok olup tükenmeye doğru gittiğini görmek mi desem insanın içini tuhaf duygular kaplıyor doğrusu.Gerçi yukarıdaki "veciz" sözü söyleyen şairimiz de çok yaşamamış o sözü söyledikten sonra! Şunu demek istiyorum ki , ömür ebedi değil ve herkesi bekleyen esas hayat "diğer" tarafta.Yani ebedi ahiret alemi.Eğer o inanç olmasaydı insanda,nasıl mutlu olabilirdi anlamak mümkün değil!

26 Ocak 2006

ÖNCE KURAN OKUYALIM!

İnsanlığın manasında bir hicran var...Güzelliklerden hicran...Ulvi manalardan hicran...Yaratan Kudret'den hicran...Biz ne zaman düştük bu büyük,müdhiş ayrılığa...Ve neden düştük? Kimse soruyor mu kendi kendine? Hayat,insanın elindeki en büyük,en kuvvetli bir sermaye.Acaba bu sermayeyi,insanlar nerelerde harcıyor?Bunun şuurunda neden değiliz ki? Hayatı bizlere bahşeden Allah herhalde bizden birşeyler istiyor.İstemek kula mahsus,evet.Ama Allah tüm mahlukatın Yaratıcısı olarak şuur sahibi kıldığı bu insanoğlundan bir talebi olsa gerek.Herhalde bu fani dünyaya gelip geçici bir zaman diliminde amiyane tabirle vur patlasın çal oynasın diye gelmedik.İşte tüm bu manaları bizlere Yüce Kitab Kuran-ı Kerim'de anlatmış Rabbimiz.Peki ama biz o kitabı ne derece yeterli okuyoruz ki?Okuyor muyuz,yoksa o kitabı bir mukaddes değer,dokunulması adeta yasak bir mücevher gibi duvarlarımıza mı asıyoruz?Okuduğumuzu hiç sanmıyorum. Önce Kuran okuyalım.Rabbimiz bizlerden ne istiyormuş,direk kaynağından öğrenelim. Haydi bismillah...

22 Ocak 2006

ÖLÜMDEN KİMSE KAÇAMAYACAK!

Bazen düşünüyorum da acaba yaşadığımız bu hayatın sınırı nedir ve nerede sona erecektir? Ya da acaba sona erecek midir?Sona ermese ölüm olur muydu peki? Herkes ölüyor! Ölüm bir gerçek; kimselerin aklından geçirmediği ve en yakınına bile isabet ettiğinde asla kendisine geleceğini aklından geçirmek bile istemediği en "dehşetli" hakikat! Acaba dehşetli mi? Ve... Ölüm bir son mu? Bir sınır mı? Bir tükeniş mi? Bir bitiş mi? Ölümden sonra bir hayat olduğuna tüm kalbimle ve aklımla inandığım için esasen benim bu konuda bir sıkıntım yok. Asıl sıkıntı, bize verilen bu güzelim hayat armağanını acaba ne şekilde kullanıyoruz? Bu yönüyle düşündüğümüzde hayatı yaşamak sanattır! Bir sanat icra eder gibi hayatı en güzel manada yaşayabilmek lazım.Bu ruhumuzdaki güç ile olabilecek bir şey. Yaşıyor muyuz peki? Hiç sanmıyorum. İnsan aldığı en basit bir eşyayı bile son derece titizlikle korumaya çalışırken, neden hayat gibi en değerli bir hediyeyi gerektiği gibi korumaz ki? Hediye eden sonsuz güç ve kudret sahibi Allah'a karşı sözleşmelerinin maddelerini yerine getirmez ki?... İşte asıl mesele de bu değil midir?

21 Ocak 2006

BAŞLARKEN...

Herkese merhaba...
Ben de buradan beni takip edecek arkadaşlar için ve tabii kendim için,günlük tutacağım.Aslında biraz da,işin eğlence kısmındayım.Farkettim ki,buralarda tutulan günlükler ya da yazılan yazılar,insanı rahatlatan bir fonksiyon icra ediyor.Neden ben yapmayayım dedim?
Hem böylece,lise ve üniversite yıllarımda bol bol yazdığım günlüklerimle,yazılarım aklıma gelmiş oluyor.Şu teknoloji,ne kadar iyi oldu.Günlükler bile artık sanal ortamda tutuluyor ve işin ilginci herkes , herkesi takip ediyor bir nevi. İşte ben de , zamanım oldukça burada aklıma gelen herşeyi sizlerle paylaşacağım.İşte geldim ve başlıyorum... Görüşmek üzere...