20 Mart 2008

MİLLET İRADESİNE SAHİP ÇIKACAKTIR!

Hürriyet Gazetesi yazarı Mehmet Y.Yılmaz AK Parti’nin demokrat olamadığından dem vurmuş. Ne de demokrat bir düşünür şu yazarımız,bir bilseniz! “Akp demokrat olamadı, sorun bu” buyuruyor kendileri. Biz “cahil” okurları da merak ediyoruz; acaba zat-ı alileri ne kadar demokrattır deyu? Sahiden de bu zat-ı muhterem ne kadar demokrat bir şahsiyet- i mualla? Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana, 27 Mayıs 1960 darbesini savunmak mı demokratlık oluyor acaba? Ya da daha vahimi, millet iradesiyle seçilmiş ve nihayetinde normal demokratik yollardan “baş edemeyeceklerini” anlayınca “çare”yi üç önemli millet adamını idam etmekte bulmuş kafayapısını alkışlamak mı demokratlık oluyor acaba? Peki sağ-sol davası içerisinde ülkenin ve bu milletin gencecik evlatları yok edilirken adeta bıyıkaltından gülmek mi demokratlık? Milletin vermiş olduğu oylarla iktidara gelen partileri,bir takım yetersiz delillerle susturmak mı demokratlık? Ve en son, geçmişteki bir çok hatalardan dersler çıkararak; milletin her kesiminin hassasiyetlerini göz ardı etmeden, yönünü Avrupa’ya çevirmiş bir Ak Parti iktidara geldiği günden bugüne kadar söylenmiş sözleri bugüne kadar değil de; tam da şimdilerde gazete tomarlarını derleyip toparlayıp , bir “hukuki skandal” niteliğinde guya “iddianame”ye dönüştürmeyi alkışlamak mı demokratlık oluyor? Anlaşılıyor ki bu ve bunun gibi zevatın esas derdi ne millet, ne demokrasi ne de demokratlık. Bunların asıl hedefleri, Osmanlı’yı yıkmak için Manastır’da,Selanik’te toplanan o meşhur Jöntürk kılığına bürünmüş,jakoben bir kafanın; gizli odaklarda oluşturdukları senaryoları bu aziz milletin başına tıpkı ABD’li subayların Türk askerinin başına çuval geçirmesi gibi çuvallar geçirmekten başka bir şey değildir! Bilinçli ya da bilinçsiz,gafletle ya da hıyanetle milletin gözünün önünü görmesini engellerken, kendi menhus emellerini gerçekleştirmekten başka bir dertleri yoktur! O emelleri ise herhalde 600 sene aleme nizam vermiş bir milletin ahfadını “gerekirse” “bir şekilde” yok etmekten de beri değildir. Yoksa milletin seçmiş olduğu insanları demokrat olmamakla suçlamak bu kadar kolay olmazdı! Esas mesele bu milleti “sevmiyor” olmaktan kaynaklanmaktadır. Ama millet iradesine bu sefer sahip çıkacaktır!

09 Mart 2008

01 Mart 2008

SÜTÇÜ İMAM VE GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ

Yıl 1919 idi.
Bundan tam 89 yıl önce.
31 Ekim.
Anadolu ve İstanbul,düşman işgali altındaydı.
Ve ismine sonradan Kahraman sıfatı eklenen Maraş...
"şehirdeki huzursuzluk had safhaya varmıştı. Bir grup Fransız Ermeni askeri ikindi üzerinde Uzunoluk Caddesi'nden kışlaya dönüyorlardı. O anda Uzunoluk Hamamından yüzleri peçeli iki Türk kadını çıktı. Üç kişi olan ve sarhoş durumda olan Fransız Ermeni askerlerinden birisi, hamamdan çıkan Türk kadınlarına saldırdı ve peçesini yırttı. "Artık burası Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez" diyerek kadıncağıza sarılıp ilişmek istedi. Peçesi yırtılan ve zor durumda kalan kadıncağız bayılıp yere düştü. Diğer kadın da imdat istercesine bağırdı. Olayı Kel Hacı'nın kahvesinden gören Türkler dışarı çıkarak, askerlerin üzerine yürüdüler. Türkler, Ermeniler'e ihtarda bulunarak yollarına gitmelerini söylediler. Ermeniler kötü sözler sarfederek silah kullandılar. Bu arada Çakmakçı Sait orada kurşunla yaralandı ve şehit oldu. Gaffar Osman da yaralandı. Bu sırada Sütçü Imam, Karadağ tabancasını alarak hamamın hemen karşısında bulunan dükkanından hızla olayın olduğu yere geldi. Silahını Ermeni askerlerinin üzerine boşalttı. İlk kurşunu atan Kahraman Sütçü İmam'ın silahı ile yaralanan Ermeni askeri arkadaşlarının yardımı ile kışlaya götürüldü. Yaralı asker bir gün sonra öldü. 1 Kasım 1919 tarihinde ölen Ermeni için büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Sütçü İmam ise Nalbant Bekir'den aldığı bir atla Bertiz'in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey'in yanına gitti Sütçü İmam Ermeni ve Fransızlar tarafından sürekli arandı. Bulunması için de Kahramanmaraş Hükümeti çok sıkıştırıldı. Bütün çabalara rağmen Sütçü İmam bulunamadı."
Ve yıl 2008.
Günlerden 29 Şubat.
Yer:İstanbul.
İstanbul'un Galatasaray Üniversitesi.
O üniversite ki biz Türklere Fransızcanın ve Fransız kültürü(!)nün daha derinlemesine öğretildiği nadide kuruluş.Hani bir zamanlar Erdoğan TEZİÇ'in rektörlüğünü yürüttüğü üniversite.
Belli ki Fransız kültürünü iyi almışlar.O kadar ki hem de,Fransızlara bile öğretecek derecede!
İşte isbatı:
"Her şey, Türkiye uzmanı Prof. Dr. Paul Dumont'un Strasbourg'daki öğrencileriyle birlikte İstanbul'a gelmesiyle başladı. Heyetteki Fransız öğrenciler arasında başörtülü E.İ. (23) de vardı. Öğrencilerine üniversiteleri gezdirmek isteyen Dumont, önce Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısını çaldı. Hiçbir sorunla karşılaşmayan heyet ardından Fransızca eğitim yapan Galatasaray Üniversitesi'nin yolunu tuttu. Ancak girişte durduruldular. Genel Sekreter Ayşe Dilek Anadol, başörtülü öğrenciden başını açmasını istedi. E.İ. kabul etmeyince Dumont da dışarıda bekleyeceğini söyledi. Bunun üzerine öğrenciler hep birlikte üniversiteye alındı. Ancak bu kez içeride taciz başladı. E.İ. bir grup öğrencinin arkalarından gelerek "Bu şekilde nasıl giriyorsunuz buraya?" şeklinde bağırdığını söyledi. Sataşmalara cevap vermeyen öğrenciler okuldan ayrıldı."
...
Şimdi anlaşılıyor mu Erdoğan TEZİÇ gibi "bu vatanın "evlatları"nın" neden baörtüsünden bu kadar nefret ettikleri ?
Onlar kutsal ulusalcı varlıklar!
Ve onlar Galatasaray gibi nice birimlerde öbeklenmiş vaziyetteler!
İyi ki var onlar!
Yoksa bu memleket elden giderdi!(Allah muhafaza etsin diyeceğim ama laiklik elden gider diye tereddüt ediyorum)