25 Temmuz 2008

MASUM ÇOCUK...

Bir çocuk geçti bu dünyadan..
Her can sahibi gibi umutlarla yeşerdi;hayat buldu.
Babası vardı,annesi vardı;kimbilir kardeşleri de vardı.
Oynuyorlardı sabah akşam.
Neşe içinde;etrafına gülücükler saçarak.
Ebeveynine hayat kaynağıydı her zaman...
Ama sıcakta...
Serinlemek istedi havuzda.
Parasızdı havuz.
Paraya tama etti yine memur...
Sadece 1 ytl ye hem de...
Çocuk parasızdı.
Ve hava sıcaktı...Nemliydi...
Yavrucak atladı yakındaki nehre.,
Ve gözleri önünde para isteyenlerin
Kuma saplandı.
An be an...
Gömüldü gitti...
Mezarına bile gömülemeden...
Henüz taptazeydi bedeni.
Belli ki görmek istediği çok şey vardı cihandan.
Anne babasını bile doğru dürüst görememişti ki.
Doyamadan...
Ve
Öldü
Gitti...
Ebedi dünyaya doğru...
Arkasında acı bırakırken...
Kendisi hala gülümsüyordu.... umursamadan...

18 Temmuz 2008

MASKELERİ DÜŞÜYOR; TELAŞ İÇİNDELER

Dünyada cereyan eden her türlü ilişkiye ve hadiselere bakarken, hiç şüphesiz temel alınacak unsur insanın kendisidir. İnsan varsa her şey vardır. İnsanın olmadığı bir tablo, elbette manasızlıktan başka bir şey olmayacaktır. Peki insan neden vardır? Niçin hayattayız? İşte bunun anlamını çözmedikten sonra, hiçbir şeyin açıklamasını doğru yapmış sayılmayız. Siyaset, esasında insan hayatının ve hususan devletlerin hayatının önemli şekillendirme araçlarından başta geleni görülür. En azından ilk algı öyledir. Ama siyaset, aslen “gaflet ve dalâletin en boğucu, aldatıcı, en geniş perdesi” dir. İşte politikanın tabiatında var olan, bu sığ anlamı kemale erdirmek için, siyaseti büyük bir mana için yapmak gerekir ki, bu da herhalde insanlığa en güzel, adaletli, insan olmanın kudsi manasına dayalı önyargısız bir anlayışı gerektirir. “Yaradılanı severim, Yaradandan ötürü” felsefesi ya da “Allah rızası” kavramı herhalde bu kudsi duyguyu açıklayabilecek en güzel ifadeler olsa gerek. Kuran-ı Kerim’de mealen “Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. “ buyrulmaktadır. Kabile, kavim ve nihayet millet olmanın neticesi devlet sahibi olmaktır. Bu manada, dünya üzerinde en güçlü ve meleke sahibi millet hiç şüphe yok ki Türk Milleti’dir. Milletimiz yüzyıllarca devletsiz kalmaksızın; hatta dünayaya nizam ve adalet dağıtarak bugünlere gelmiştir. Son 85 yılımızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmak üzere, bu güzel coğrafyamızla, adeta dünyanın kalbi sayılan bu vatan toprakları üzerinde yaşıyoruz. Milletçe birlik ve beraberliğimizi muhafaza ettiğimiz sürece her dem güçlü, istikrarlı ve itibarlı olmuşuz. Çok şükür, zaman zaman, devre devre bu hususi hasletlerimiz üzerinde menfi operasyonlar düzenlemek isteyen dış mihraklı iç mimarlar olmuşsa da, bunlar uzun soluklu olamamışlar ve bu aziz millet tarafından en kısa sürelerde tabiri caizse “lağvedilmişler” dir. Bu son zamanların hadisesi de, ne yazık ki aynı menfur ve karanlık odakların maharetinden başka bir şey değildir. Ama inşallah, bu sefer bu azim zalim ve zulümatlı çete, suçüstü edilmiştir ve hükmünün verilmesi yakındır. Şimdilerde bir kısım insanların ve kendilerine sözümona siyaset yoluyla millete hizmet edecek şahıslar olarak gösteren “sözde” siyasetçilerin ve partilerin, canhıraş bu zalim oluşumların avukatlığına soyunmuş olmaları, onların yaklaşık yarım asırdır yüzlerine takmış oldukları maskelerin teker teker düşmesinden başka bir şey değildir. Bu zihniyet değil miydi 27 Mayıs’ larda “ sizi ben bile kurtaramam “ diyen zihniyet ? Bu zihniyet değil miydi “ sizi buraya tıkan güç böyle istiyor “ szöleriyle haykıran zihniyet ? Bu zihniyet değil miydi 12 Eylül Anayasası diyerek yerden yere vurup da, bugünlerde ne olduysa birden bire 12 Eylül’ü nerdeyse kendileri için milat yapacak zihniyet ? Maskeler tek tek düşüyor ! Ve son maskeleri inmek üzere. Millet zaten o maskelerin arkasındaki gaddar zihniyeti yakınen bildiği için değil midir hiçbir zaman normal yollardan iktidara gelemediler bunlar ?! İşte şimdi soyundukları “avukatlık” mesleğinden elde edeceklerini umdukları şey, bu milletin kendilerine vermediği iktidar olma hakkını zorbalıkla elde etmek ve bir süre daha bu millete, milletin manevi değerleriyle alay edercesine “Muhammed seni bırakmaz” sözlerini sarfeden, bir ayağı çukurda “dahi” siyasetçiler eliyle “hizmet etmek” emelinden başka bir şey değil ! Son çaba fayda etmez! Millet onların maskesini tüm dünya önünde indirmek için sabırsızlıkla bekliyor !