14 Aralık 2009

VEDA...VE...YENİ BAŞLANGIÇLAR...

Uzun zamandır bu sayfalarda arkadaşlarla beraber oldum. Biliyorum,artık eskisi gibi takipçilerim yok. Mehmetabi bile bıraktı bana yazmayı. Zaman zaman,bir mezarlığa gelip fatiha okuyan ziyaretçiler gibi,bayramlık-seyranlık gelenlerimden başka kalmadı bana uğrayan. Ben de ne yapayım,şimdi bir başka dünyadayım artık. Yepyeni... Genç... Ve atılgan... Nerede miyim? İşte BURADA!..

21 Ekim 2009

20 Ekim 2009

ÇİFT YÖNLÜ HAYAT

Emlak işleriyle uğraşan bir tanıdığım var.
Gayet değişik ve toplum ortalamasının dışında bir hayat tarzı olan muhitte bu işi yapıyor.
Bir çift gelmiş iş yerine ve villa sormuşlar.Bahçesiyle ilgili değerlendirme yaparken adam "öyle bahçe olmalı ki,insan şööyle rahatça rakısını içebilmeli" demiş.
İkinci gün tekrar geldiklerinde,tanıdığım iş yeri sahibini namaz kılarken görmüşler.Namaz bitince aynı adam bu sefer "ya şöyle, annemin ve babamın geniş geniş namaz kılabilecekleri bir bahçesi olan villa bulsak da..."şeklinde talebi olmuş.
Tanıdığım kişi bunun psikososyal nedenlerini çözmeye çalışıyordu.
... ...
Önemli bir kamu kurumunda çalışan mütedeyyin bir tanıdığım var.
Aynı kurumda,eskiden "solcu" tabiriyle zikredilen bir mesai arkadaşından bahsediyordu bir ara.İnançsız birisiymiş.Kas hastalığına düşmüş ve kısa zamanda eliyle işaret ederek konuşabilmeye başlamış.Futbolcu Sedat vardı;O'nun hastalığından.-Allah rahmet eylesin-Eşi de mesai arkadaşı olmasına rağmen,kayınpeder ve kayınvalidesi damatlarının düştüğü bu hastalık nedeniyle kızları için endişeleniyorlarmış. "Bizim kızımızı da bu yaştan çürütmek istemiyoruz."Ayrılmasını istiiyorlarmış kısacası.
Mütedeyyin arkadaşın şefkatli ziyaretleri ve alakadar olmalarıyla,hem hasta arkadaşı,hem de O'nun hanımı inançlı birer insan haline gelip müteşekkir olmuşlar.
...
H.U.!?

08 Ekim 2009

NUMUNELİK KAZALAR....

Bir ara,hatırlıyorum;geçmişte yaptığım kazalardan bahsetmiştim.
Yeni bir kazamdan bahsedeceğim.Çok şükür;endişeye mahal yok.Ahım şahım bir kaza değil tabiri caizse.
Ufak bir sıyrık canım.
Allah'tan,araba da benim değildi zaten-araba sahibi okumaz inşallah bunu-
Bir kaç ay önceydi.Eşim,emanet arabayla-emanet babasınındı-alışverişe gitmiş.Çıkışta,nasılsa başka bir araca çarpmış.Onun deyişiyle sadece ufak bir dokundurmaymış bu.Hem suç da,diğer adamdaymış!
Arabası da külüstürmüş zaten.
Fotoğrafını da çekmiş.Telefon vs de bırakmış ama ne hikmetse şahıs bizi aramadı.
Tabii ben de ister istemez söylendim tabiatiyla.
Söylenmez olsaydım.
Akşam,hem de neredeyse aynı biçimde ben de komşunun aracına "dokundur"mayayım mı?Suç bende değil;kullandığım arabayı kendi arabam sanıp geri geri giderken hiç arkama bakmamışım.Sensörü yokmuş kullandığım arabanın-bu da eşimin sabahki emanet aracıydı tefavuken-.Suç bende mi şimdi?
Asla efendim,asla.
Dava edeceğim üretici Japon firmayı.
Neden sensör takmamışlar diye???
Eskiden de model yükseltme numarasına,aynı araca önce ön camları otomatik yaparlardı.Bir sonraki modelde arka camları da otomatiğe bağlarlardı ya.Bu misal,adamlar 3 yıllık araca sensör koymamışlar.
Neyse,ucuz atlattık.
1500 lira dediler tamire,250 ile bitirdik.
Ben bu yazıyı daha önce yazmamıştım,değil mi?
(Amaan,neyse;nasıl olsa eski "okurlarım"ın esamisi bile okunmaz oldu.Okunsa da taze kan yerine geçen yorumlarından eser yok.)
Hadi bana,bir vakte kadar eyvallah.
...
H.U.?!

28 Eylül 2009

HER AN ŞÜKÜR MAKAMINDA OLMALIYIZ

Eskiden beri hayatta en çok düşündüğüm konu ölüm.
...
Üniversite yıllarımda o kadar çok düşünür olmuştum ki,günlük ve diğer yazılarımı yazdığım defterin neredeyse her sayfasında ölüme dair slogan türü ifadelerim vardı.
. Şimdilerde de çok farklı değil durumum.En son "hayata bağlayan en güçlü unsur,ölümdür" demeye başladım.
. Ölüm insanın durması gibi geliyor bana.
. Geçen yıl yüzmeye gittiğim bir yerde;üstelik sabahın saat 8'i olmamışken ve sadece üç kişiyken,ölümden dönmüştüm adeta.
. Kocaman havuzda bir arkadaşım,saunanın durumuna bakmaya gitti.
. Yaşı henüz 20'lerde olan-ama iyi yüzme bilen-akrabam da sırtını dönüp ayrılmak üzereyken,çok iyi yüzme bilmeyen bense,2 metrelik derinlikte sırt üstü yatma denemesindeydim.
.
Küçüklüğümden beri,neredeyse her yıl denize giriyor olsam da,doğru dürüst yüzme öğrenememiş olmanın paniğiyle,o ana dek 2 metrede de olsa problem yaşamamış olmama rağmen,tek kalmanın tedirginliğiyle olsa gerek,bir anda kendimi suyun altında çırpınırken buldum.
.
Eğer her insanın "ölümle buun buruna gelme" ya da "ölümden dönme" anı varsa,benim için o an işte bu çırpındığım andı;"hayata tutunmak için çırpındığım an"...
. Öyle ki önce kurtulmak için çabalamama rağmen,güneş ışığının çağıran parlaklığına rağmen sonunda kendimi teslim etmiştim.Su yutarak...
. Çocuklarımı ve ailemi düşünerek...
. Ellerimi yanıma teslimiyetle bırakıp,hayatımın enginliklerini o küçük ve 2 metrelik derinliğe teslim ederek...
. Boğuluyordum...
. Emanet olan canımı Sahibine veriyordum ve benim için en güzeli o anımda bile içimden kelime-i şehadeti sayıklayarak bırakıyordum bedenimi.
. Akrabam benim yuttuğum suların sesiyle arkasını dönüp nasıl bana o hızla yetiştiğini şimdi bile bilmiyor.
. Alttan gelip beni ışığa çıkarması ve benim derin nefeslerle hayata dönmem unutmayacağım anım oldu hayatımda.
. Ve şükür vesilesi...
... Dün bir film izledim:Ölüm Kampı.
. 70'li yıllarda gerçekten varolan kamplarmış.
.
Aileler,başedemedikleri evlatlarını,onlara ,işkence uygulandığından habersiz buralara gönderirlermiş.Terbiye edilsinler diye guya!
. Bu filmi izleyince aklıma yukarda anlattığım hatıram geldi işte.
. Ve yazmaya karar verdim.
. Allah kimselere vermesin,insan hasatalıklarla imtihan ediliyor.Kimi zaman çaresiz hastalıklarla,sonu ölüm olan hastalıklarla.
. Acıyoruz genellikle onlara.
. Ve düşünmüyoruz ki, aslında hayatı veren ve bunu nefes alış verişimize bağlayan Allah,aslında her an bu nimeti bizden alabilir.
. Her saniyede ölüyor ve diriliyoruz aslında.
. Her an şükür makamında olmalı değil miyiz Yaratan'a karşı.
. Hastalık ya da sağlık,sadece kamuflajdan ibarettir!
...
H.U.?!

09 Ağustos 2009

REKLAMLAR

12 Haziran 2009

TEKNOLJİDE SANALLA REEL GEÇİŞGENLİĞİ

Teknolojideki gelişmeler hayranlık uyandırmayacak gibi değil. Cep telefonlarıyla havaya mesaj yazma dönemine 3-5 ay kalmış. Şu sitedeki hanımefendi ise ne sorsanız biliyor.Ben denedim. Bir iki ay önce de,televizyonlarda,canlı yayındaki kişilerin stüdyodaki üç boyutlu sanal bedenlerini izlemiştim.

06 Haziran 2009

METROBÜS,YAŞ,KAZALAR VS...

-Yukarıda sabah namazı vakti Medine'deki Kuba Mescidi-
Yaklaşık 25 yıldır otomobil kullanıyorum.
Hayır;hemen yaşlı biri olduğumu düşünmesin kimse.Genç de sayılmam.
Profilde yazdığı gibi 40'ına ulaştım ve yakın zamanda artık yeni bir on yıl kesitine girmiş olacağım.Rahatsız değilim bundan.
Neyse,sadede geleyim:
Orta mektepteyken daha,babamın arabasını habersizce alır kaçardım ve o yıllardan beri kullanırım.
Çok şükür kazalarım çok sınırlıdır.
Ciddi iki kazam var.
Birinde,arabada bir kaç aylık bebeden,yaşlıca insanlara kadar çok sayıda kişilerle beraber takla attık ama Allah'tan hiç kimsenin burnu bile kanamadı.
Bir keresinde-düğünümden bir gün önce,kullandığım arabaya,şehir içinde bir otobüs son hızla çarpmış ve bizi 300 metre sürüklemişti.Yine burnumuz kanamamıştı ama,hastaneye giderken ne olur ne olmaz düşüncesiyle kelime-i şehadet getirip durmuştum.-Bunu her fırsatta yapmak lazım tabii-
Geçen gün de,Ankara'da şehir içi trafikte yol alırken,alt geçidin birinde önümde giden bir araca ani duruşu nedeniyle çok hafif dokundurmuştum ama neyse hasar filan olmadı da,trafiği kilitlemedik.
Bu olay bana,bir kaç ay önce İstanbul'da Boğaziçi Köprüsü'nden geçerken yaşadığım diğer bir olayı hatırlattı.
Metrobüs de neymiş iyi bakayım şu yandan geçene derken,tam köprünün üzerinde önümdeki bir arabaya hafiften dokunmuştum da,neyse yine hasar vs olmamıştı.Köprü üzerindeki trafiğe engel olmaktan kurtulmuştuk.
Geçen haftalarda yine İstanbul'daydım.Bir arkadaşımla beraber Çamlıca'dan Avcılar'a doğru yol alırken arkadaş "beni metrobüse bırak istersen;daha hızlı giderim"deyince şaşırmıştım.Öyle de yaptım.Ben arkadaştan geç ulaştım.Ben Şirinevler'e ulaştığımda O çoktan Avcılar'a vasıl olmuştu bile.
Bir kaç ay önce de Medine'deydim.
Arabayı Mescid-i Nebevi'nin otoparkına parkedeyim derken yandan müthiş bir ses gelmişti.Alt kısımları yandan vurmuştum ama içimde gerçekten gizli bir sevinç oldu sanki ve inip bakma ihtiyacı bile hissetmedim.O mübarek beldelerden bir nişane olarak bıraktım.Yaptırmak istediler geçen;"kalsın" dedim.
-Allah kabul etsin-
Neyse işte,kazalardan bahsettim bu gece ama Allah kimselere kaza-bela vermesin!
Hayırlı ve imanlı ömür nasip eylesin.

29 Mayıs 2009

23 Mayıs 2009

LOREENA MCKENNITT

Loreena McKennitt Kanada'lı bir bayan. Eklektik Kelt müziğiyle uğraşıyor.Akademik ve araştırmacı kimliğinden çok,gözlem ve meraka dayalı bir ilgileniş.Eski kültürlere ait çağrışımlardan esinleniyor. Ve 13 Haziran'da Türkiye'de olacak. 13 yıl önce de gelmiş ülkemize ve çok beğenmiş. Zaman Gazetesi sanatçıyla bir röportaj yapmış.(Ali Bey'in yorumundaki soruya binaen)