24 Eylül 2007

ÖĞRETMEN VE TALEBESİ

Okulun ilk gününde 5. sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalansöyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecedesevdiğini söyledi. Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde biryana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Bayan Medihabir yıl önce Mustafa yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını,elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığınıgözlemişti.
İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki,Bayan Mediha onun kâğıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten,kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük? F? (en düşük derece)koymaktan zevk alır oldu.
Bayan Mediha nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesigerekiyordu ve Mustafa nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onunhayatınıgözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.
Mustafa nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temizyapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli?
İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor,ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde kiyaşamı mücadele içinde geçiyor.?
Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden geleninen iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazıadımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek.
Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
"Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çokfazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.
Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı.
Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlara sarılmış hediyelerigetirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncayakadar bu böyle devam etti.
Mustafa nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdıile beceriksizce sarılmıştı.
Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. BayanMediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik veçeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazılarıgülmeyebaşladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocuklarıngülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, ogünokuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı.
Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz.
Çocuklar gittikten sonra, Bayan Mediha en az bir saat ağladı. O gündensonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı. Bunun yerine, çocuklarıeğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa ya özel ilgi gösterdi. Onunlaçalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvikettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıftaki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğinisöylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.
Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa dan bir not buldu,ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.
Altı yıl sonra Mustafa dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfındaüçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını,sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ilemezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Mediha nın tümyaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıldaha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktansonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun halakarşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdiismi biraz daha uzundu.
Mektup söyle imzalanmıştı,
Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru)
Öykü burada bitmiyor.
Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var.
Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasınınbirkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde BayanMediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.
Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu?
Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Mustafa nın annesininsüründüğü parfümden sürdü.
Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha nın kulağına şöylefısıldadı,
"Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim.Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimigösterdiğiniz için çok teşekkür ederim"
Bayan Mediha, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi,
Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi banaöğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum".

4 yorum:

Ali Kahya dedi ki...

cenk abi;
1-hoşgelmişsin.
2-yazı çok uzun.
3-kaynak? (önemli) :)

Adsız dedi ki...

Hayırlı Günler Cenk Bey
1-Hoşgeldin safalar getirdin
2-Gelmez diyenler utansın...
3-Bugünlere kavuşturan Rabbime hamd olsun
4-Uzun süredir yoktun şimdi dağarcığında neler neler vardır?
5-Paylaşımlarını bekliyoruz
6-Durmak yok Bloga yazmaya devam
7-Allah yar ve yardımcın olsun
8-Muhabbet dolu kalbi selamlar

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

# Kota

Teşekkürler sayın Ünal.. güzel bir yazıydı; okunmasını tavsiye ediyorum, zaten bir kaç parağraf sonra.. sonuna kadar okunması gerektiği hissi uyandırıyor.

Hikaye midir, yoksa bir gerçek mi.. bilemiyorum.

Şuna inanıyorum.. Musta gibi daha orta öğretim çağında kaybettiğimiz ve bir toplum düşmanı haline gelen getirilen pek çok kimseye sahibiz.

(Bir) toplum.. işte böyle hazırlıyordur kendi sonunu. Harcanan yıllar.. öğrenciliğin başarızlığı şeklinde fatura ediliyor Mustafalara.

Ben de.. bu kümeye mensup bir kimseyim: Başarısız.

Ama.. çok şükür, aklım; başarısız olmadığıma inandırıyor. İşte, bu kadar da zekiyim. Ve çok şükür ki; bu resmi görmemi sağlayabilecek insanlar ile karşılaştım, karşılaşıyorum.

Kağıt üzerinde.. ne olduğum önemli değil; bir insan olarak, Muhammedî inancımla ayakta durmak gayretindeyim.

Peki, ya başka Mustafalar (?)

Başarılı olduklarını düşünen kesime de sözüm şudur.. eğer birileri size başarılı olmak konusunda müsaade etmeseydi; sizler, bugün bizim yerimizde olacaktınız.

Çünkü.. kota denilen sosyo ekonomik düzen, bu neticeyi doğuruyordur: Herkes doktor, hakim, mühendis neyim olamaz; birileri hasta bakıcı, odacı, amele olur.

Bu sebeple; bulunduğunuz mevkinin teşekkürünü.. bir şekilde hak sahiplerine iade ediniz: o kimseler ki.. mahrum bırakıldıkları - belki size çok gelen - bir şefkat yoksunluğu nedeni ile küstüler ve dibe çakıldılar.

Bu şükür edâsı tavsiyesini kendime de söyleniyorum, henüz yitirmemiş olduğum hayallerim hatırına.

Kâzım Mızrak

Ne diyim bilemedim dedi ki...

tam zamanında göz atmışım bloguna cenk abi :)