14 Aralık 2007

KUSURUMA BAKMAYINIZ

Evet,biliyorum çok geciktiğimi.
Gecikmenin ötesinde aslında blogum sanki yetim bırakmışım havası var içimde.
Bilmiyorum ben mi eskisi gibi takip edemediğim için blogları, yoksa bloglarda da mı bir sessizlik oluştuğundan; sanki blog camiası da yetimmiş gibi geliyor bana.
Eskiden aksatmadan takip ettiğim bir çok bloga bakıyorum da, adeta kepenk kapatmak üzere olan müflis, çaresiz tüccarlar gibi.
Blogların ortalama ömrü ne acaba?
En fazlası ne kadar sürüyor?
Kapatanlar başka yerlerde peydah oluyorlar mı?
Mesela ben açık söyleyeyim; bir takım nedenlerden ötürü artık başka isim altında başka bir blogda yazıyorum.Çünkü yazmayı seviyorum.
Zaten bu blogumun da, bir zamanlar 200 lere yaklaşmış günlük tık sayısı şimdilerde sadece 7-8'lerde.
Takip edenim de kalmamış ki.
Ama olsun.
Ben yine de, çok sık olmasa da buraya yazmaya devam etmek arzusundayım.
Gerisi beni takip eden saygıdeğer takipçilerime kalmış.
Herkese selamlarımı sunuyorum ve zaman olmaz belki düşüncesiyle şimdiden KURBAN BAYRAM'ınızı en kalbi hissiyatımla tebrik ediyorum.
Allah'a emanet olunuz.

10 Kasım 2007

ŞEFKAT TOKADI MI YEDİM NEDİR?

Akşam üzeriydi.
Öğrencilik yıllarımın geçtiği Ankara'nın Kızılay'ında biraz dolaşayım dedim kendi kendime.
Mağazaların vitrinlerine bakınırken bir yandan, öte yandan havanın soğuması, yağmur damlalarının hafiften serpiştirmelerini yüzümde hissediyor olmak garip bir hüzün oluşturmuştu ruhumda.
Elimi cebime sokmuştum.
Ayakkabımın altı da kaygandı.
Caddeyi geçip kaldırıma çıkıyordum ki,aniden yere doğru yaklaşırken buldum kendimi.
Ne kadar çabaladıysam da kurtulamadım milletin ortasında yere kapaklanmaktan.
Kapaklanmakla kalsam neyse.
İnanması zor ama "yeri öpmek" ne demek o an öğrendim.
Çünkü resmen dudaklarım kaldırım taşlarıyla buluşmuştu.
Öpmüştüm adeta o ıslak zemini.
Ayağa kalktığımda bir kaç kişi etrafımda "bir şeyin var mı kardeş" diye insani görevlerini yapıyordu.
Oralı görünmedim.
Ama dudaklarım şişmişti.
O ne düşmekti ki öyle?
Düşündüm tabii.
Ve nefsime hakaret ettim söylentiler eşliğinde.
Rabbime de şükrettim.
Beni nefsime bırakmadığı için.
Ve "kimbilir hangi suçlarımdan ötürü" güzel ve manalı bir şefkat tokadı yediğimi tefekkür edip, O'na yöneldim.
Eskisi gibi ziyaretçilerim kalmadığı için,biliyorum; artık "geçmiş olsun" diyenim de olmayacak.
Olsun...
Zaten ben de eskisi gibi yazamıyorum artık.

03 Kasım 2007

DELİLİK Mİ DAHİLİK Mİ?

1962'de Tusko isimli bir file, tipik bir insan dozundan 3 bin kat daha fazla olan 297 miligram LSD enjekte edildi. Kendi çevresinde dönen fil bir saat sonra öldü. Deneydeki amaç, LSD'nin geçici bir deliliğe neden olup olmayacağını öğrenmekti
xxx
1960'larda 10 askeri taşıyan bir uçakta "Motorumuz bozuldu, iniş takımlarımız da çalışmıyor. Okyanusa acil iniş yapacağız" anonsu yapıldı. Ardından son anlarını yaşadıklarını düşünen askerlere "ordunun ölümlerinde kusuru olmadığını" ilan eden bir sigorta formunu doldurmaları istendi. Askerlerin tamamı formu doldurdu. Deneydeki amaç stres yönetimiydi.
xxx
1954'te Sovyet cerrah Vladimir Demikhov bir köpek yavrusunun başını, ön ayaklarıyla birlikte bir Alman Kurt köpeğine naklederek çift başlı köpek elde etti. Her iki baş da ayrı ayrı süt içebiliyor hatta birbirlerinin kulaklarını ısırabiliyordu. Köpekler bir aydan az yaşadı.
xxx
1933'te psikoloji profesörü Clarence Leuba, gıdıklamaya verilen tepki olan gülmenin öğrenilen bir reaksiyon olup olmadığını kanıtlamak için, yeni dogmuş oğlunu gıdıklarken kimsenin gülmemesini istedi. Yedi ay süren deney sonunda çocuk gıdıklandığında gülüyordu. Böylece gülmenin gıdıklamaya karşı istemdışı bir tepki olduğunu tespit etti.
xxx
Lawrance Sheean, tırnak yiyen bir grup erkek çocuğunun uyuduğu odada her gece defalarca "Tırnaklarım çok acı" cümlesini tekrarladı. Yaz tatili sonunda biten deneyde çocukların yüzde 40'ının tırnak yeme alışkanlığına son verdiği tespit edildi.
xxx
Robert Cornish 1930'larda tahtıravalliye benzer bir düzenek kullanarak ölü hayvanları canlandırmaya kalkıştı. Yeni ölen bazı köpeklerin damarlarına adrenalin ve anti-pıhtılaştırıcılar enjekte etti. Bazı denekler bir süreliğine ağır beyin hasarı ve körlükle hayata döndü.
xxx
1960'larda Ian Oswald, insanların her koşul altında uyuyup uyuyamayacaklarını tespit etmek için gönüllülerin gözkapaklarını açık kalacak şekilde yapıştırdı, gözlerine 50 santim öteden yanıp sönen ışıklar tuttu. Elektroşoka ve yüksek sesli müziğe de maruz üç denek de 12 dakika içinde uyudu.
xxx
Evrensel yüz ifadelerini tespit etmek isteyen psikolog Carney Landis, deneklerinin yüz kaslarının hareketini takip etmek için yüzlerine yanık bir mantarla hatlar çizdi. Daha sonra deneklere amonyak koklatıldı, caz dinletildi, porno izlettirildi, elleri kurbağa dolu bir sepete sokuldu. En sonunda tüm denekler canlı bir farenin kafasını kesmeye ikna edildi. Bu eylem sırasında çekilen fotoğraflarda denekler "Deneyin Büyük Tanrısı"na kurban adayan garip bir tarikatın mensuplarına benzer yüz ifadelerine sahipti.
xxx
Sarı hummanın bulaşıcı bir hastalık olmadığını ispata çalışan stajyer doktor Stubbins Ffirth, bu hastalığa yakalanan bir kişinin kusmuğunu gözlerine, kendi yarasına sürdü ve sonunda da içti. Doktor sağlığını kaybetmedi çünkü sarı humma bulaşıcı değildi. Daha sonra bu hastalığın ancak virüs taşıyan sivrisineklerin ısırığıyla bulaştığı kesinleşti.

28 Eylül 2007

ANNESİ BAKIYORDU...

15 yaşının genç baharındaydı henüz.
Hayatı yeni öğreniyordu.
Dünyaya bakıyordu 15 yıllık gözleriyle.
Anneciği de O'na...
Anne şefkatiyle.
En son balkondan baktı kızcağızına.
Masum kızcağızına...
Servisini beklerken kızı yolda
Köpekten korktu kız
Ve kaçtı...
Hayata doğru kaçarken...
Ölüme yakalandı.
Yoldan geçen bir araba
Kızı refüjle arasına aldı
Ve ezdi o masum kızcağızı...
Bir hayat eksildi dünyadan
Anasının bakışları altında...
-Allah rahmet eylesin,sabırlar versin-

24 Eylül 2007

ÖĞRETMEN VE TALEBESİ

Okulun ilk gününde 5. sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalansöyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecedesevdiğini söyledi. Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde biryana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Bayan Medihabir yıl önce Mustafa yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını,elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığınıgözlemişti.
İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki,Bayan Mediha onun kâğıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten,kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük? F? (en düşük derece)koymaktan zevk alır oldu.
Bayan Mediha nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesigerekiyordu ve Mustafa nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onunhayatınıgözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.
Mustafa nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temizyapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli?
İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor,ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde kiyaşamı mücadele içinde geçiyor.?
Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden geleninen iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazıadımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek.
Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
"Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çokfazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.
Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı.
Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlara sarılmış hediyelerigetirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncayakadar bu böyle devam etti.
Mustafa nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdıile beceriksizce sarılmıştı.
Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. BayanMediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik veçeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazılarıgülmeyebaşladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocuklarıngülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, ogünokuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı.
Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz.
Çocuklar gittikten sonra, Bayan Mediha en az bir saat ağladı. O gündensonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı. Bunun yerine, çocuklarıeğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa ya özel ilgi gösterdi. Onunlaçalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvikettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıftaki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğinisöylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.
Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa dan bir not buldu,ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.
Altı yıl sonra Mustafa dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfındaüçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını,sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ilemezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Mediha nın tümyaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıldaha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktansonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun halakarşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdiismi biraz daha uzundu.
Mektup söyle imzalanmıştı,
Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru)
Öykü burada bitmiyor.
Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var.
Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasınınbirkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde BayanMediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.
Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu?
Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Mustafa nın annesininsüründüğü parfümden sürdü.
Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha nın kulağına şöylefısıldadı,
"Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim.Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimigösterdiğiniz için çok teşekkür ederim"
Bayan Mediha, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi,
Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi banaöğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum".

06 Temmuz 2007

SÜRPRİZ...

Herkese selam.
Yepyeni sürprizlerle döneceğim inşaallah.
ALLAH' a emanet olunuz.

29 Nisan 2007

BİR KAHRAMAN BEKLİYORUZ!..

Kal'a gibi dik başın bulutlarla yarışsın.
Dalga dalga saçların rüzgârlara karışsın.
Adını nakşedelim, eski-kadîm surlara
Sesini haykıralım asırdan asırlara
Savletinden titresin yeniden Doğu, Batı
Ve kurulsun ebedî Allah'ın saltanatı
Ufukları kaplasın bayraklarımız al al
Göklere zaferini çizsin vahşi bir kartal
Kahramanlar büyüsün masalda dev misali,
Eğilsin öpsün gökler canım nazlı hilâlli.
Ordularım yeniden Tuna'ya akın etsin
Bir yıldırım çıksın da uzağı yakın etsin.
Selâm dursun karşımda bütün şerefler şanlar,
Namını tebcil etsin, yıldızlar, kehkeşanlar.
İçimde hiç sönmeyen bir fetih sevdası var,
Yavuz gibi diyorum: Bir dünya insana dar!
Bir seda duymak için, sahralara düşmeyim,
Helâl olsun bu yolda varım yoğum her şeyim.
Volkan gibi lâv atmış, ne susmuş ne sönmüşüm,
Ben fikir uğruna çılgınlara dönmüşüm.
Bir deha bekliyoruz, gençliğe mihrap olsun,
Ruhları tutuşturan bir ateş mihrak olsun.
Sinesinde birleşsin sağa sola sapanlar
Kahrolsun Hak dururken yabancıya tapanlar
Çık nerdesin zuhur et, biz seni bekliyoruz
Yıllardır yollarında, yorgun emekliyoruz
Musa ol Hakka yüksel, tecelli et de Tûr'a
Zulmet yıkılsın gitsin, cihan garkolsun Nûra
İstiyorum yeniden bir hilkat istiyorum
Ne hayâl ne kuruntu, hakikat istiyorum.
Hakikat, hakikat, hakikat istiyorum...
-ALLAH gani gani rahmet eylesin...-

11 Mart 2007

YAŞAMAK İÇİN NE YAPMALI ?

Bir suçluya iki kutu ve 10'u siyah, 10'u beyaz olmak üzere 20 top verilir.
Kral suçluya şöyle der:
"Bu topları kutulara istediğin gibi yerleştirebilirsin, ben daha sonra senin yanına gelip kapakları kapatılmış bu iki kutudan birini seçeceğim. Daha sonra bu seçtiğim kutudan gözlerim kapalı olarak rasgele bir top seçeceğim. Seçtiğim top siyahsa öleceksin, beyazsa yaşayacaksın".
Siz olsaydınız yaşama şansınızı mümkün olduğu kadar arttırmak üzere topları kutulara nasıl koyardınız?

02 Ocak 2007

2007 ' YE HOŞGELDİNİZ...

SANİYE TUTARAK DENEYİNİZ... C harfini bulabilecek misin ? OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOO C'yi bulduysan, 6 nerede? 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 9999999999999999999 999999999999999 Bulabildin mi? Hadi bakalım.. Bu sefer de N. MMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMM
Q; son bi gayret. Bu sefer de Q. Bakalim o kadar iyi misin?
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOO
10 saniyenin altinda misiniz?O zaman iyi. Hala gözleriniz ve akli melekeleriniz yerinde.
Degilseeen..
Allah yardimciniz olsun. Dinlenme zamaniniz gelmis ufaktan.

01 Ocak 2007

2006 YILI

2006 YILI 32,960