02 Eylül 2006
ESRARKEŞ VE ŞEHİT OLMA İSTEĞİ
31 Ağustos 2006
DÜŞÜNCELER...
30 Ağustos 2006
ESAS MAKSAD NE?
OSMANLICA BİLGİSAYAR TERİMLERİ
29 Ağustos 2006
19 Şubat 2006
BİR ALINTI...
16 Şubat 2006
OSMANLI DEVLETİ,ABD'Yİ VERGİYE BAĞLAMIŞTI!
CENNETE YOLCULUK-3-
Toprağa basarmısın ...Cennetin en güzel misk ve zaferan kokusundan yaratılmış , bastıkça ferahlatan ve her seferinde değişen koku yayılıyor ..(Cennet, Muhammed’in Ümmetine süslendiği kadar hiçbir zaman süslenmemiştir ).Sayması imkansız olan saraylardan birine girelim...Allah’ım ..bu ne ihtişam ..( tuğlaları sırasıyla bir altın ve bir gümüş, harcı da misk ) bahçesinin çakılları da cennetin en güzel incileri ! Alanı o kadar geniş ki ( Cennetteki en düşük mertebe olan kimse ,sarayını bin senede gezerek bitiremez ,sarayının başını gördüğü gibi sonunu da görür h.ş )Bahçe ise (çeçit çeçit ağaçlarla dolu ,akıp giden ırmaklar ve her türlü meyvadan çift çift vardır )27/48-53. sarayın içine giriyoruz ...bizi karşılayanlara bayıldım ! (bin melek ikram için sıraya dizilmiş ! her birinin elinde bir tepsi her tepside farklı ikram vardır .İlk tepsiden ikramımızı alacağımız gibi , son tepsiden de yiyeceğiz h.ş)..Allah‘ın nuruyla aydınlanan bu saray, biz girince daha da aydınlanıyor ! içindeki gözleri kamıştıran döşemelere biraz yaslanalım mı (Hepsi de örtüleri atlastan döşemelere yaslanırlar .İki cennetin de devşirilen meyvesi yakındır )27/54. içecek istermisin ?(İyiler,kafur “cennet şerabı”katılmış bir kadehten içerler,bu,Allah’ın has kullarının içtikleri ve istedikleri yere akıttıkları bir pınardır )29/5-6.(işte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger :yüzlerine parlaklık ,gönüllerine sevinç verir.Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve içindeki ipekleri lutfeder .Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar :ne yakıcı sıcak ne de dondurucu soğuk görürler .Cennet ağaçlarının gölgeleri,üzerlerine sarkar:kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur .Yakınlarında gümüş kaplar ve billur kaselerle ,gümüş beyazlığında şeffaf kupalarla dolaşılırki iştahları ölçüsünce takdir ederler.Onlara ,orada bir kaseden içirilir ki karışımında zencefil vardır .içinde bir pınar var ki Selsebil diye adlandırılır .O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedimler dolaşır ki ,onları gördüğünde kendileri ,etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın .Ne yana bakarsan bak (yığınla nimet ve ulu bir saltanat görürsün )29/6-20.Daha tavana bakmadık ..sıkı dur ..göreceğin şey Allah’ın arşının ta kendisi..ve cennetteki en yüce değere sahip olan insan Allah’ın komşusu olacaktır .(cennet ehli cennete girdiği zaman Allah onlara derki :artık her zaman sağlıklısınız hiç hastalanmazsınız ,her zaman gençsiniz hiç ihtiyarlamazsınız ,her zaman dirisiniz hiç ölmezsiniz ,her zaman nimet ve bolluk içinde siniz hiç sıkıntı çekmezsiniz ) .. Şimdi birazda Hz Adem’den beri dünyaya gelmiş geçmiş ve sohbet etmek istediğimiz kimselerle bir ağacın altına çekilip cennetteki denizleri ve dağları seyredelim (cennette öğle ağaç var ki insan atına bindiği halde gölgesinde yüz yıl gitse de geçemez) ..ağaçtan gelen muzik seslerini dinlermisin (cennettki ağacların gövdeleri altındır , dallarını rüzgar okşadığında , cennettekiler o kadar mest olurlar ki daha önce bu kadar mest olmamıştık derler ,Allah derki hayır daha güzel mest vardır ,onlarda derler ki ya rab nedir o ,Allah derki :Ey Davud güzel sesinden oku (ki o dünyadayken okuduğuda dağlar ve denizler bile mest olurdu ) Hz.Davutta okur ,Cennettekiler daha da mest olurlar ,ve derlerki daha önce bu kadar mest olmamıştık ,Allah derki Ey muhammed Taha suresini oku Hz Muhammed de okur ,daha da mest olurlar ve derler ki daha önce Bu kadar hiç mest olmadık, Allah der ki hayır daha güzel mest vardır Kendim size Rahman suresini okuyacağım.....)
Allah’ım biz sana cenneti ve ona yaklaştıran söylemi ve davranışı sual ediyoruz ,ateşten ve ona yaklaştıran söylemi ve davranışı sana sığınıyoruz.
14 Şubat 2006
CENNETE YOLCULUK-2-
12 Şubat 2006
CENNETE YOLCULUK
- Ayet ve hadislerle Cennet Yolculuğu -
Çok değerli insan ...
Şu anda, seni götürmek istediğim bir yer var ; En çok içimizden özlediğmiz , fakat iyi tanıyamadığımız için farkına varamadığımız yüce gayemiz olan Cennette gezinti yapmaya hazırmısın ? Anlatacaklarımın hiçbirisi kesinlikle hayal ürünü değil. Fakat yolculuğa başlamadan önce şunu bilelim :ayet ve hadislerle karşlaşacağımız örnekler ve benzetmeler sadece kavrayabilelim diye söylenmiş,aslında cennetteki nimetlerle veya ahiretteki olaylarla dünyadakiler arasında isimlerden başka bir benzerlik yoktur .,kuran’da ve pegamberimizin sohbetlerinde gezinti yaparak bu yolculuğu yapacağız. ,fakat yinede cennetin her tarafını gezemeyeceğiz çünkü Cennet hakkında bildiğimizin yanında ,bilemediğimiz o kadar şey varki gerçekten cennete girmeyince anlayamayacağız . Katılmak istermisin ? evet cevabını verdiysen o zaman ilk yapacağın şey , şu anda bu dünyaydan bir an olsun uzaklaşıp , zaman kavramını aşıp ,ruhumuzu ağır vücüdumuzdan kurtaralım ve iman kanatlaryla yollculuğa başlayalım .. Artık geçici yaşamı ,ölümü, ve sonrasını geçip Allah’ın rahmetiyle sırat köprüsünden sevdiklerimizle beraber geçtik .. kainatın Rabbi olan Allah’ın cennetiyle karşı karşıyayız, kapının önünde nur saçan Hz.Muhammed (S.A.v), tokmağı eline almış ve onun etrafında parlak yıldızlar gibi kızı Fatma, dostları ve diğer peygamberler kapının açılmasını bekliyor ..Artık sonsuz mutluluk diyarına giriyoruz ,sevinçlerimizden kalplerimiz atıyor merakla bekliyoruz ,sağa sola baktığımızda İster aynı dönemde yaşamış ol ister farklı dönemde,tarih boyunca sevdiğin tüm insanlarla beraberiz, birazdan cennette sohbet edeceğiz .Sahabeler ,peygamberler ,aile fertleri , sevgililer ve dostlar ..ve daha kimler kimler ..sevdiklerinden nice insanlar burada ..hiç yabancılık çekmiyoruz çünkü grup halinde giriyoruz (o gün takva sahiplerini grup halinde Rahman’ın huzurunda toplayacağız )16/85... Daha kimle karşılaşacağımızı hayal edebiliyor musun ?
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin Kadar Sevilirsin...
11 Şubat 2006
08 Şubat 2006
MEDENİYETLERİN ÇATIŞMASI NE DEMEK ?
Dünyaya ve daha genel anlamda kainata iki vecihle bakabiliriz . Allah ' ın ; bir yaratıcının varlığını kabul ederek . İkincisi ise herşeyin başıboş , kendiliğinden , tesadüfen ve anlamsızca cereyan ettiğini vehmederek .
07 Şubat 2006
EBEDİ YOLUN YOLCULARI ; UYANIN !
Ebedi yolun yolcuları !
06 Şubat 2006
NEREDE BÜYÜK TEPKİ ?
Peygamberin sözkonusu olduğu yerde hiç bir taviz vermeden , acaba şöyle olsa mı daha iyi olur ya da böyle yaparsak mı daha doğru hareket etmiş oluruz tarzındaki yaklaşımlara asla prim vermeden düşünmek ve uygulamak gerekir diye düşünüyorum.Bununla elbette ki , bazı İslam Ülkeleri'ndeki kilise ya da elçiliklerin yakılıp yıkılmasını tasvip etmiş olmuyorum.Ama Kainatın onun yüzü suyu hürmetine yaratıldığı ve tüm hakikatların menbaına vesile Hz Muhammed Mustafa ( S.A.V. ) Efendimize karşı sergilenen kasıtlı tutum ve sözler karşısında da hiç bir zaman , serinkanlı duramam ve durmamalıyız!Yapılmak istenen 1990'lı yıllarda uygulamaya konulmaya başlanan,Yeni Dünya Düzeni ya da Medeniyetler Çatışması'nın gerçekleştirilmesi yolundaki kıvılcımlar ve denemelerden başka bir şey değildir.Ama böylesine Batı zihniyetine uyacak ve eski Haçlı alışkanlıklarının izini gösteren bir tarzda saldırılarına alet olmayacağımız gibi , sessiz de kalmayacağız!
Türkiye Cumguriyeti,sonuçta bir İslam Ülkesi olduğuna göre , bu memleketin İslami bir süreçten çıkıp gelen başbakanı da,herhalde işi sadece masaya ve diplomasiye hapsedip,işin tepkisel ve milletin duygusuna yönelik boyutlarına önem vermemesi düşünülemez.Ama öyle olmadı ve sayın başbakan ne yazık ki,kendisinden beklenen tepkinin çok altında bir düzeyle,işin masada ve diplomasi ile çözülmesi gerektiğini beyan buyurdu bugün.Güzel de,bundan başka hiç bir araç yok mu?Ya da,milyarlarca insan için,kendi canından daha çok sevdiği,ümmeti olmakla şereflendiği,son Peygamber Hz.Muhammed'e gösterilen hakaretler için,bunun ötesinde yapılabilecek hiç bir şey yok mu?Nerede kaldı bu aziz milletin o büyük Peygamber sevgisi.O muazzam sevgiyi,sizin ne kadar zaman süreceği belirsiz masa ve diplomasi taktiklerine mi emanet edeceğiz?Asla!O sevgi taşacak,bir coşkun nehir misali tüm kitleleri, adabıyla ve o Peygambere ümmet olmanın şerefiyle ayaklandıracaktır!Bizde beklerdik ki,Akparti gibi İslam konusunda duyarlı bir parti de bu konuda daha duyarlı ve etkin tepkiler kullansın!Ama nerde?Heyhat!... 28 Ocak 2006
ZAMAN HIZLA AKIP GİDERKEN...
Zaman ne çabuk geçiyor.Daha dün gibi düşündüğüm üniversite hayatıma ait dönemim 14 yıl öncesinde kalmış.Henüz saçlarıma ak düşmedi ama,demek yaşlanmaya doğru bir gidiş başlamış."Yaş 35,ömrün yarısı" demiş ya şair, o yaşlarda bulunmanın hüznü mü desem yoksa ilk gençlik yıllarının insana verdiği o bitmez tükenmez enerjinin nasıl yok olup tükenmeye doğru gittiğini görmek mi desem insanın içini tuhaf duygular kaplıyor doğrusu.Gerçi yukarıdaki "veciz" sözü söyleyen şairimiz de çok yaşamamış o sözü söyledikten sonra!
Şunu demek istiyorum ki , ömür ebedi değil ve herkesi bekleyen esas hayat "diğer" tarafta.Yani ebedi ahiret alemi.Eğer o inanç olmasaydı insanda,nasıl mutlu olabilirdi anlamak mümkün değil!26 Ocak 2006
ÖNCE KURAN OKUYALIM!
22 Ocak 2006
ÖLÜMDEN KİMSE KAÇAMAYACAK!
Bazen düşünüyorum da acaba yaşadığımız bu hayatın sınırı nedir ve nerede sona erecektir? Ya da acaba sona erecek midir?Sona ermese ölüm olur muydu peki? Herkes ölüyor! Ölüm bir gerçek; kimselerin aklından geçirmediği ve en yakınına bile isabet ettiğinde asla kendisine geleceğini aklından geçirmek bile istemediği en "dehşetli" hakikat! Acaba dehşetli mi?
Ve...
Ölüm bir son mu? Bir sınır mı? Bir tükeniş mi? Bir bitiş mi?
Ölümden sonra bir hayat olduğuna tüm kalbimle ve aklımla inandığım için esasen benim bu konuda bir sıkıntım yok. Asıl sıkıntı, bize verilen bu güzelim hayat armağanını acaba ne şekilde kullanıyoruz? Bu yönüyle düşündüğümüzde hayatı yaşamak sanattır! Bir sanat icra eder gibi hayatı en güzel manada yaşayabilmek lazım.Bu ruhumuzdaki güç ile olabilecek bir şey. Yaşıyor muyuz peki? Hiç sanmıyorum. İnsan aldığı en basit bir eşyayı bile son derece titizlikle korumaya çalışırken, neden hayat gibi en değerli bir hediyeyi gerektiği gibi korumaz ki? Hediye eden sonsuz güç ve kudret sahibi Allah'a karşı sözleşmelerinin maddelerini yerine getirmez ki?...
İşte asıl mesele de bu değil midir?








